Giriş yap
Kayıt Ol
Taverna Bülteni
EK - Oyuncunun Merkezi Kurallar

Yurttaşlar

yasinwsLx Çevrimdışı

Şövalye

Dinar: 288

Kraliyet Dinari: 1

4 yıl önce

Uzun zamanlar önce bu diyarların köylüleri kendi kendilerine mutlu bir şekilde yaşıyorlarmış.Savaş söz konusu bile olamaz sanki herkes kan kardeşiymiş gibi seviyordu birbirini.Ta ki bir güne kadar.İlk başta batıdan gelen atlı insanları surlardan masumca izliyolardı.Uzaktan görünce çok da barışcıl durmuyorlardı ama yinede onları karşılamak için tahta surların dışına çıktı köylüler.Bu saflıklarına şaşırmamalı nede olsa doğduklarından beri savaşı sadece annelerin çocuklarına anlattığı hikayelerde duyuyorlardı.Surun dışındaki atlı askerler tahta surların önüne ulaştıklarında şaşkınlardı ama bir yandanda gözlerini kan bürümüştü.Köyün yaşlısı ve yöneticisi bir kaç adım öne çıktı ve şöyle dedi ''Ne için geldiniz bu diyarlara, yerleşim için mi ? Eğer öyleyse kapımız her an açık'' bu sözleri duyunca askerler iyice şaşırmışlardı.Ordu komutanı gülümseyerek ordusuna baktı ve atından indi, köy yaşlısına  yaklaştı ve ''Kan için!'' dedi ve köy yaşlısının başını tüm köyün önünde tek hamlede kesti.Bunu gören köy sakinleri çığlıklar eşliğinde surların içine attılar kendilerini.O kadar fazla barışcıl yaşamaya alışmışlar ki tek bir silahı bile yoktu masum köylülerin.Çiftlik aletleri ile saldırıya geçti köyün erkekleri.Kadınlar ise çocuklarını teselli etmek adına her şeyin geçiceğini söylüyorlardı.Oysa ki her şey daha yeni başlıyordu.Askerlerin surları aşması çok uzun sürmedi, sonuçta sadece hayvanların girmemesi için yapılmış tahtadan duvarlardı.Askerlerin surların içine bu kadar çabuk girdiklerini görünce köylüler daha da tedirgin oldular.Askerler kadın çocuk demeden tek tek öldürüyorlardı karşılarına çıkanları.Ölenleri görenler daha da korkuyor ve kaçmaya başlıyorlardı.Köyün yarısı kadar ölmüştü.Gaddar askerler öldürmekten bıkmıyorlardı ta ki ordu komutanından gelen o emri duyana kadar.''Bunları öldürmeyin,zaten bize karşı çıkacak güçleri yok onları köyümüzün işlerinde kullanırız'' bu sözleri duyunca köylüler yaşadıkları için tanrıya dualar ediyorlardı.Ama bilmiyorlardı ki ölümden beterdi gaddarların kölesi olmak.Aradan yıllar yıllar geçti batılılar buraya iyice yerleşmişti.Eski ordu komutanı kral olmuştu.Yerleşim alanlarınıda bir hayli büyültmüşlerdi.Yaklaşık yerlilerin eski köyünden on katı  kadar büyüktü.Birde batılıların bir düzeni vardı, üstünlük düzeyi.Bu düzey başdan aşşağıya doğru şöyleydi.Soylular,vatandaşlar ve köleler.Eskiden buranın yerlileri olan köylüler şimdi ise köleydi.Barbar batılılar işkence çektiriyorlardı bu kölelere.Ama aralarından biri farklıydı,köle olmak istemeyen ve bağımsızlığını haykırmak isteyen bir delikanlı.Yapılmasını isteneni yapmaz baş kaldırırdı batılılara.Bunun cezası olarak da kızgın yağlar,kırbaç ve susuzluk cezaları çekerdi.Ama her defasında yeniden  baş  kaldırırdı.Bir gün aklına koydu bu halkı yerle bir edecekti ama bunun için önce bir silaha ve orduya ihtiyacı vardı.Ordu basitti,yerliler zaten bağımsızlık için her şeylerini verirlerdi.Ama silah, işte zor olan konu o silahı nereden bulacaktı ? Köyün demircisinde bir hayli silah vardı fakat oraya ulaşmaya çalışmak imkansızdı.Aklına bir fikir geldi.Köyün demircisinin kölesi demirciye bir hayli yakın.Demirci kölesini uzun zamandır kullanıyor günlük işlerini yaptırırken de dükkanın içinde tek başına bıraktığı oluyor.Bu zamanlarda da demircinin kölesi silahları çalabilir ve delikanlıya götürebilirdi.Bu düşündüklerini yapmaya başladılar.Demircinin kölesi silahları alıp buluşma noktasına doğru gitti.Demircinin kölesi olduğu için silahları almasını kimse garipsemedi demircinin o silahları götürmesini istediğini sandılar.Delikanlının ortalıkta olmamasına insanlar zaten alışıktı geri gözüktüğünde cezasını çeker işine devam eder diye düşünüyorlardı.Delikanlı silahları aldıktan sonra hemen diğer yurttaşlarla buluştu.Kölelerin ortalıktan kaybolmasına herkes tepkiliydi fakat hiç kimse bir şey yapamıyordu çünkü soylulara söylediklerinde soylular ''Geldiklerinde cezalarını çekerler''diyerekten geçiştiriyordu vatandaşları.Kral,vezir ve bir kaç soylu daha her gün sarayın bahçesinde ağaçlardan meyvelerini yerler ve biraz yürürlerdi.Bunu bilen delikanlı ve yoldaşları gizlice saraya sızmışlardı.Halk soylulara bağlı oldukları için saray o kadarda güvenlikli değildi.Sarayın içine girmek imkansız olduğu için bahçesine yaklaştı delikanlı.Delikanlı ve yoldaşlar biraz bekledikten sonra kralı gördüler.delikanlı ve yoldaşlar ağaçların içinden sessizce yaklaştı.Kral tam ağaca elini uzatırken bir anda arkasından tuttular kral ve yanındakileri.Delikanlı kralın karşısına geçti ve şöyle söyledi ''Annem o gün her şey geçicek derdi demek ki her şeyin geçeceği gün, bugün'' bu sözleri duyan kral tedirginlikle ''Neden burdasın, neden bahçeme girdin?! '' diye bağırdı delikanlı da soğukkanlılığını koruyarak ''Kan için!'' dedi ve kralın kafasını tek hamlede kesti... Kralın kafasını  ve esir aldıkları soylular ile şehir meydanına çıktı yerliler ve şöyle dediler ''Hemen köyü terkedin yoksa o çok bağlandığınız soylularınız ölür''.Kralın öldüğünü gören köylüler korkuyla köyden çıktılar ve batıya doğru kaçtılar.Kalan soylularıda köylülerin ardından serbest bıraktı delikanlı.Sonunda hayalleri gerçekleşmişti yerlilerin, artık bağımsız olmuşlardı.Ve artık delikanlının önderliğinde bu diyarlarda bir söz sahibi olmuşlardı.Artık geriye kalan tüm bu batılılar gibi gaddarların hayatına son vermek ve yerliler gibi işkence gören kölelerin hayatını kurtarmakdı Yurttaşların gayesi.

6 kişi beğendi