Giriş yap
Kayıt Ol
Taverna Bülteni
EK - Oyuncunun Merkezi Kurallar

Ötüken Yolu Yokuştur.. (1)

TongYabgu Çevrimdışı

European Kingdoms Bölüm Lideri

Dinar: 1504

Kraliyet Dinari: 0

5 yıl önce

ÖTÜKEN KLANININ KURULUŞ HİKAYESİDİR..



3 kişi beğendi

TongYabgu Çevrimdışı

European Kingdoms Bölüm Lideri

Dinar: 1504

Kraliyet Dinari: 0

5 yıl önce

TongYabgu atı Karakızı mahmuzlamış ağır ağır ilerliyordu. Ardında onun isteğini buyruk bilen sadakati sorgulanmaz birkaç aile dışında ellerinde kalan 1 düzine koyun sürüsü dışında hiçbirşeyleri yoktu. Bu sürüde bu obayı anca 1 hafta idare ederdi, çünkü ne yiyecek başka bir lokmaları vardı ne de nereye gittiklerini bilmeden gözlerini karartıp ardından gerekirse seve seve ölecekleri TongYabgu'dan başka güvenebilecekleri başbuğları vardı.


Kırbacını havaya kaldıran Tongyabgu kendisine sadakatle bağlı ardındaki bir avuç insana;

"Duurr!"

Diye bağırdı.


Atı karakızı yelelerinden okşayarak ardındakilere doğru döndürdü. 


"İşte, sizlere vaad ettiğim topraklar. Ata yurdumuz Ötükenin ruhunu taşıdığımız kanda hisseden siz bir avuç inanmış kişi ile buraları yurt edinecek, av avlayıp kuş kuşlayarak yağı vurup omuz üstünde baş taş üstünde taş bırakmayacağız. Aman dileyene, kılıç bırakana, kadına, çocuğa, yaşlıya vurmadan, Türk töresinin uygun gördükleri ile yetinip, olmaz dediklerine el uzatmadan hayalimiz Kızıl Elma'mız, Turan diyarının temellerini atacağımız o kutlu topraklar buradadır.."


Diyerek eli ile gösterdiği uçsuz bucaksız verimli arazi Sinta kalesinin kuzey batısında kalan topraklardı. Uruş şehrine bağlı olan Sinta kalesi yakınlarında obasının kurulma emrini veren TongYabgu,


Gözlerini ufka dikmiş, yumruklarını sıkarak herzaman ki gibi çatık kaşları ile ufka bakıyordu.


"Birgün" dedi kendi kendine. "Birgün mutlaka bütün acun atlarımızın nalları altında titrerken bu hayasız yaşantıya bir son verip düzen ve adalet getireceğiz." dedi.





---Devam Edecek---

1 kişi beğendi

TongYabgu Çevrimdışı

European Kingdoms Bölüm Lideri

Dinar: 1504

Kraliyet Dinari: 0

5 yıl önce

Tongyabgu yaktığı büyükçe ateşin başında tek başina otururken kafasında binlerce soru işareti olan adamlarını düşünüyordu. Kendisine sonuna kadar güvenen kardaş dediği o yiğitler ile azraile kafa tutmaya hazırdı.


"Buraya gelin" diye bağırdı tebaasına.


Etrafında toplanan o bir avuç insan kılıçlarının kabzesinden tutarak Tongyabgu' nun yanına gelince diz çöküp başbuğlarını selamladılar.


"Haydi şu son kuzuları da keselim. Ateşi harlayıp son kımız çamçağını bitirene kadar yiyip içelim." Derken yiğitleri ya sonra napıcaz der gibisinden gözlerine bakıyordu.


"Sonrasında ise" diyerek kılıcını çekti ve Sinta kalesine doğru kaldırdı.


"Sonrasında ise, işte size yolumuzdaki ilk kapı, Sinta kalesi. Oraya at koşup can alıp can vereceğiz. Uluğ yaradanın bizi yaratmasında ki asıl amaca Kızıl Elma'ya elbet varacağız."


TongYabgu'nun sözlerinin ardından erleri hep bir ağızdan;

"Tayma, Taymaa!" Haykırışları ile kılıçlarını çekip havaya kaldırmışlar kahkahalar atarlarken;


Oba'nın yaşlılarindan Ozan Baygocul kopuzunu tıngırdatmağa başlamıştı bile;


Kiyir kiyir kişneşiyor

Atları yeri eşe eşe

Başbuğ buyruk verse de

Gönlümüz aksa coşa

Gün doğusu kızıllaştı

Yayılalım dağa taşa

Tayma, Tayma naraları

Korku salsa uçar kuşa

Bir uğurdan saldıralım

Oklarımız çarpsa döşe


Başbuğ buyruk verse

Gönlümüz aksa coşa



---Devam Edecek---

TongYabgu Çevrimdışı

European Kingdoms Bölüm Lideri

Dinar: 1504

Kraliyet Dinari: 0

5 yıl önce

"Başbuğ buyruk verse

Gönlümüz aksa coşa"


Bu tını daha kulaklardan silinmeden Ötüken'in uluğ başbuğu Tongyabgu, yeni diyarlarda verilen ilk ziyafetin ardından şadları, tiginleri, tarkanları ve çerileri toplamış, Sinta kalesine yapılacak olan akından bahsediyordu. Son çamçak kımız bitene kadar anlattı, anlattı..


"Gözümüzün pekliğinden yağının aklı şaşacak. Can kaygısı çekmek olmaz, kaderimize uluğ yaradanın yazdığı buyurdukları gelecek elbette başa. Kırılmakla tükenmeyeceğiz, bakmayacaksınız üçe beşe tunçtan topuzlar yüz dağıtır kılıçlar çarpışırken. İşte orası, Orasıdır bizim derdimiz, Cenk meydanıdır, Toyumuz bugündür. Benim döşüme ok değdiğini görseniz de yılmayacaksınız. Düşman kellemi kesse de yılmayacaksınız. O kale ki bizim ilk açacağımız kapıdır. Biz ki bu yüce millete kurban ettik kendimizi. Uykulardan uyanıp silkelenme vaktidir, gök pusatlarımızın şimşek gibi çakma vaktidir, kar kaplı yüzümüzü silme vaktidir, toprak altında ki bedenimizi çıkarma vaktidir. Ben ki bu uğurda kellemi verirsem Turan var olsun diyedir ki sakın ha üzülmeyeceksiniz, yılmayacak, yıkılmayacaksınız.. Çabalarımız ancak ki yaradanın bize buyruğu olan tüm acunu Kızıl Elmamız ile sarmaktır. Haydi şadlarım tiginlerim, tarkanlarım, çerilerim, benim can yoldaşlarım öz kardaşlarım. Binin atlarınıza.."


Başbuğ Tongyabgu son sözlerini bitirip, çamçağındaki son damla kımızı da kana kana içti. Kirişindeki oklarını tekrar kontrol ettikten sonra, yayını can yoldaşı Karakıza bağlamasıyla binmesi bir oldu.


O atına biner binmez bütün çeriler peşinden atlarına atladılar ve buyruğu beklemeye başladılar.


Başbuğ Tonguabgu;


"Haydi" diyerek çekti gök pusatını kaldırdı Sinta kalesine doğru ve atı Karakızı tırısa soktu. Ardından yiğitleri de başbuğlarını takip etmeye başladılar. 


...


Bir vakit sonra Sinta kalesi önünde toplanan Ötüken yiğitleri atalarından öğrendikleri üzre yağıya korku salmak için tıpkı bir bozkurt gibi hep bir ağızdan ulumaya başladılar. Sinta kalesindeki askerler gelenlerin sanki insan değil de birer canavar olduğunu sanıyordu. Başbuğ Tongyabgu çerileri ile konuşmadan önce başına taktığı tulgasını çıkarıp attıktan sonra dikkatlice ördüğü uzun saçları göründü. Beğlerin savaştan önce saç örmesi adettendi. Hem savaşırken kolaylık sağlar hemde ben kendimi bu meydana bağladım ölürümde dönmem anlamı taşır erlerine güven verirdi.



Obadan kale önüne gelene kadar kılıcını kınına koymamıştı başbuğ Tongyabgu. Bir an uzun uzun düşmana baktıktan sonra, kılıcını kınına takıp yayını çıkardı ve bir ok yerleştirdi. Ardından okunu gezleyerek düşmana salar salmaz atını mahmuzladı. Bütün yiğitler hep birden dört nala at koşup tozu dumana  katarak düşman üzerine firtına gibi çökmeye başladılar. 



---Devam Edecek---

TongYabgu Çevrimdışı

European Kingdoms Bölüm Lideri

Dinar: 1504

Kraliyet Dinari: 0

5 yıl önce

Sinta Kalesinin Fethi (Bölüm sonu part-1)


Ötüken'in amansız yiğitleri başbuğları TongYabgu'nun ardından gözlerini dahi kırpmadan Sinta kalesine saldırmışlardı. Türk savaş eski geleneğine göre son ok kirişten çekilip yağıya salınmadıkça kılıçlarını çekip göğüs göğüse mücadele edilmezdi. Başbuğ Tongyabgu çerilerinin bircoğunun son oklarını attıklarını görüp er aslanlarını daha da coşturmak için kurt gibi ulumaya başlamışdım At üstünde ok atma sanatında çok ilerlemiş olan Ötüken yiğitlerinin herbiri son oklarını da gezledikten sonra başbuğ TongYabgu;


"Davranın kahpeler, geliyoruz.." 


Diye haykırarak atını dört nala düsman içine daldırırken gök pusatını çekmiş rüzgardan savrulan örgülü saçlarının üzerinde çevirirken ulu ozan Baygocul'un sözleri aklına gelmesi üzerine *Tayma, Tayma naraları, korku salsa uçar kuşa*


"Taymaa, Taymaaa..!!" Diye savaş naraları atarak er yiğitleri ile yağıya yıldırım gibi çarpmışlardı. Düşman ile yapılan bu amansız çarpışma güneşin batması ile yavaşlamaya başlamış, yorulan çeriler karşısındakinin kardaşımı yoksa düşmanımı olduğunu anlamakta zorlanmaya başlamışlardı. 


Bir aralık düşman kuvvetlerinin baskın çıktığını farkeden başbuğ TongYabgu, küçük kardaşı Tonyukuk'a seslenip;


"Kardaaş, geri düşüyoruz. Peşime gel çabuk!"


Buyruğunu verir vermez atlarından atlayıp önde kendisi arkada Tonyukuk ile düşman beğinin kellesi için birlikleri yara yara ilerlemeye başladılar. Artık önemli olan yılanın başını kopartmaktı. Kuyruk nasıl olsa istese de istemese de can verecekti. Başbuğ Tongyabgu ve kardaşı Tonyukuk düşman askerleri ile zaman kaybetmemek için gelişi güzel pusat sallamaya başladılar. Karşılarına çıkanı ilk hamlede çelimleyemezlerse de kalkanları ile vurup ardına geçerek düşman birliklerinin içlerine sokulmaktaydılar. 


Bir aralık Tonyukuk'a koşarken çemle takıldığını ve yere düştüğünü gören başbuğ kardaşına çemle takanla uğraşmamak için ömce kalkanı ile vurdu ardından kılıcını düşmanının kılıcı ile şakırdattıktan sonra göğsüne tekme atarak düşmanı yere devirdi. Tonyukuk o ara yerden kalkarken koluna giren başbuğ Tongyabgu düşman beği ile arasında 4-5 asker kaldığını görünce;


"Tonyukuk, hamle et kardaşım. Ben beğin kellesini almaya gidiyorum. Ardımdakileri oyala" buyruğunu verdikten sonra bir hışımla düşman beği ile arasındaki askerlerin yanlarından çarpa çarpa geçerken sağ omzuna bir kılıç darbesi almasının acısı ile daha da şiddetli koşmaya başladı.


Yağının başındaki ile karşı karşıya gelen TongYabgu aldığı yaraya aldırmayarak düşmanına olanca kuvveti ile saldırırken tekrar bozkurt gibi ulumaya başlayınca kale kumandanı olan düşman beği öleceğini anlamıştı. 


Kılıcı ile düşmanının kalkanına 2 hamle ettikten sonra kendi kalkanı ile düsmanının üzerine atladı ve yere yuvarlandılar. Ikisininde kalkanları kırılmış kılıçları da ellerinden kayıp gitmişti. 


Bozkırın o çetin hayatında elleri sanki toynak gibi sertleşen başbuğ Tongyabgu düşmanının önce gözlerini elleri ile oymuş ardından yerdeki kılıcını alarak kabzası ile düşmanının başına sert bir darbe indirmişti. 


O sıralarda iki taraftan da teker teker devrilen askerler bi an oldu ki savaşmayı bırakıp vahşi bir kurt gibi düşmanını parçalamak üzere olan Tongyabgu ya odaklanmışlardı. O an herkes savaşın artık bittiğini anlamışçasına birer nefes alacak vakit bulmuş ve yerdeki düşmanına amansızca saldıran Tongyabgu'nun düşmanının kafasını belinden çektiği hançeri ile kesmesini izlemişti. 


Düşman beği olan kale kumandanının kan damlayan kellesi artık Ötüken başbuğu Tongyabgunun ellerinde idi. Kesik başın saçlarından tutatak havaya kaldırdı ve dedi ki;


"İşte beğinizin kellesi ellerimde. Teslim olun. Türk aman dileyene vurmaz. Teslim olursanız canlarınız emniyettedir. Pusatını bırakan dilediği yere gitmekte özgürdür."


Bunu duyan yağılar hepbirden pusatlarını kalkanlarını yere attılar. Teslim olan düşmanın arasında ki çeriler de hep bir ağızdan ulumaya zafer naraları atmaya başladılar. 


...


Ötüken başbuğu Tongyabgu, atı karakıza binmiş sağ eli ile belindeki kılıcın kabzasından tutarken sol eli ile de düsmanının kesik başını bütün kale ahalisi görecek şekilde kaldırmış tırıs yürüyüşle kale kapısından içeri girerken ardında şadlar, tiginler, tarkanlar ve çereri kazandıkları zaferin vakurluğu ile atlarının üzerinde dimdik durarak başbuğlarını takip ediyorlardı.


Kalenin girişinde sokaklarda ve meydanda toplanmış korkudan ne yapacaklarını bilemeyen halk, içlerinden seçtikleri en güzel ve en genç bekar olan 10 kadar kıza beyaz elbiseler ile giydirmiş ve çiçekler ile süsledieri at arabasına bindirmişler başbuğ Tongyabgu'ya armağan etmek için bekliyorlardı. 


Kalenin meydanına gelen Tongyangu atından inerken kalabalığın içlerinden saçındaki aklardan yaşını aldığı belli olan bir adam düzgün elbisesi ve süslü bastonu ile başbuğun atını tutarak işaret ettiği 1 genci başbuğ Tongyabgunun ayağının altına destek olması ile yere çöktürmüsine sinirlenen başbuğ;


"Bre sen bilmezmisin, biz kanımızla aldığımız hiçbir toprağın insanına zulmetmeyiz. Çekil gözüm önünden ihtiyar, saçındaki akları kanınla boyarım"


Diyerek kükrerken atı karakızı severek üzerinden inmişti. Karşısında süslenmiş bir arabanın üzerinde 8-10 kadar genç beyazlar içindeki kızları görünce öfkesi bin kat daha artmıstı.


"Yanıma gel ihtiyar" dedi.


Korkudan başbuğun ayaklarına kapanan ihtiyar kendisine neden kızdığını anlayamadığı Tongyabgunun gözlerine dahi bakmaya korkarak;


-Yüce efendimiz, neden öfkelendiler acaba?

+-Elindeki kesik başı yere fırlatarak- Bre gafil bilmezmisin Türk töresinde bu yaptıklarının bize hakaret olduğunu ?

-Törenizi az çok biliriz efendimiz, lakin her beğ gibi sizinde bu körpecik kızları isteyeceğinizi düşündük.


Demesi üzerine,


+Her beğ gibi mi ? Diye bağıran Başbuğ Tongyabgu ahaliye dönerek;


"Biz ki, Melk-i Turan, Emir-i Türkistanız. Biz ki Türk oğlu Türk'üz. Milletlerin en kadimi, en ulusu, Türkün başbuğuyuz. Nerede görülmüş bizim eli pusatsız erkeklere zulm ettiğimiz, kim görmüş ve dahi işitilmişmidir ki aldığımız kalelerde ki namusa göz dikmiş el sürmüşüz ? Kim dedi ki Ötüken Başbuğu Tongyabgu ve kardaşlarını böyle şeylerle kandırabilirsiniz ? Siz ki bizi bu şekilde aşağıladığınızı bilmezsiniz de neden bunu yaparsınız ? Yoksa bilirsinizde canınıza mı susadınız ??"


-Biliriz efendimiz lakin kızları beğeneceğinizi ve hoşunuza gideceğini düşündük....


Demesi üzerine lafını bitirmesine izin vermeyen başbuğ Tongyabgu, bir hışımla çektiği pusatını ihtiyarın göğsüne saplar ve sırtından çıkartır. Göğsünden yaralanan ihtiyar dizleri üzerine düşer ve Tongyabgunun ayaklarına sarılır. 


Ahaliye dönen başbuğ;

"Biz ki Türk oğlu Türk, Ötüken başbuğu Tongyanguyum. Bundan sonra geceniz gündüzünüzden daha emin olacak. Artık bu kaleyi benim yiğitlerim koruyacaktır. Aranızda ki anlaşmazlıkları ister gelin bana buyruk alın çözeyim, ister dilediğiniz beğe gider aman dilersiniz. Bundan böyle ki töreye uymayan her kim olursa derhal kellesi boynundan kopartılacaktır. Aĺacağınızı alın, satacağınızı satın. Kârınıza yaşamanıza hayatınıza bakın. Benki Ötüken başbuğu Tongyabgu, böyle dedim ve bundan sonra da hep böyle olacaktır."


Ahalinin gözlerinde ki korku birden gitmiş tok sesi ile bozkurt gibi uluyarak konuşan başbuğa herkes içten içe bir sevgi beslemeye başlamıştı.


---Devam Edecek---

TongYabgu Çevrimdışı

European Kingdoms Bölüm Lideri

Dinar: 1504

Kraliyet Dinari: 0

5 yıl önce

Sinta Kalesinin Fethi (Bölüm Sonu  part -2 son)


Sinta kalesinde yaşayan halka güven içerisinde olduklarından bahsettikten sonra, ilk iş olarak kalenin düzen ve teribi ile ilgilenilmişti. Bir an önce kalenin güçlendirilme faaliyetlerine başlamak gerekiyordu. Acunun her tarafı yağı ile doluyken oturduğu yerde durmayı kendine zul sayıyordu Ötükenliler..


Başbuğ TongYabgu diyarın her kalesine ve şehrine ulaşacak habercilerine birer mektup vermiş, nefes alan her canlının bilmesini istediği şu sözleri yazdırmıştı;


"Biz ki derdi dünyevi hastalık olan değiliz. Biz ki ancak bütün cihan Kızıl Elma ile sarılana kadar durmayacam olanlarız. Derdi ancak ve ancak adalet ve düzen arayanlara bunu ulaştırmak isteyenleriz. Biz gibi düşünen her çeri, tarkan, tigin, şad, beğ ve lordları, kendine nasıl hitap ediyorsa etsin hiç farketmez her insanı Türk töresince yaşamaya, adaletli olmaya ve gereksiz yere kan dökmemeye davet ediyorum. 


Sözlerime katılan olursa derhal Ötüken birliğine katılmalı, bize bizden olduğunu göstermelidir. 


Biz ki sizi tanımazuk diyenler için de ilk ve son sözüm;


Atlarımızın nallarının değebileceği her yer bizimdir. Gelin bir olalım. Kızıl Elma'ya birlikte varalım. Yok eğer ki sizden değiliz derseniz de kimden olduğunuza iyi bakın ki adaletten ayrılmayın. Zulm çevresindeki herkes düşmanımdır böyle dedim ve dediğim kadar işlerim.."


...



Bütün cihana, nefes alan her canlıya, kurtlara kuşlara, derelere, çiçeklere, yağmuru olan olmayan her buluta, güneşe ve aya kadar ilan olsun ki Ötükenliler olarak her daim zulme karşı en keskin pusat olacağız. Kim ki bende varım der ise çamçak çamçak kımızımızı nar gibi kızaran etlerimizi paylaşmaya hazırız. 



Selamlar Esenlikler


TongYabgu

Ötüken Başbuğu