Giriş yap
Kayıt Ol
Taverna Bülteni
EK - Oyuncunun Merkezi Kurallar

Kalradya'nın Hikayesi

LadySonya Çevrimdışı

Özgür

Dinar: 0

Kraliyet Dinari: 0

4 yıl önce

Batı medeniyetleri, toprakları verimli olan Kalradya coğrafyasına göz dikmişti. İçlerindeki savaş onları çöküşe sürüklerken, canlarını kurtaran şövalyeler ve köylüler, topraklarından ayrılıyorlardı. 


Kalradya topraklarına vardıklarında, görmeyi beklemedikleri yerli halk ile karşılaştılar. Tabii, yerli halkın bu göçten haberi olacaktı. Batılılar buraya kurulmaya başladıklarında, yerlilerle uyum ve barış içinde yıllarca yaşadılar. Teknolojilerini geliştirdiler, askerlerini eğittiler, halklarını zenginleştirdiler ve Kalradya'nın bilimine ışık tuttular. Geldikleri yerde, onların adı unutulmuştu. Fakat bu, hikayenin daha başlangıcı.


Sonbaharın sonunda, Kuzeyliler soğuk denizlerden çıkagelmişlerdi. Onları nazikçe karşılamayan batılılara karşı barışçıl olmayı planlamıyorlardı. Kuzeyden gelen bu halk, memleketlerinden keşife çıkmış birkaç kabileden başkası değildi. Geldikleri gibi, Kalradya'da ilk kez kan döktüler. Yağmaladılar, katlettiler ve Batılıların kanunlarını çiğnediler. Fakat kısa bir süre sonra sakinleşip, Kalradya topraklarının güzelliğini tadmaya başlamışlardı. Batılılar ile hala iyi geçinemeseler de, kendi içlerindeki toplumlaşmayı arttırıp kabile sistemini bitirmişlerdi. Yerleşik hayata geçiyorlardı.

Yıllar boyu barış sürdü. Güney emirlikleri, ticaretlerini yaymak ve yeni rotalar bulmak için, Kalradya kıtasına genişlemeye başlamışlardı. Fakat onlar saldırgan değillerdi, ve çok da kötü karşılanmadılar. Diğer milletlerin içerisinde, kendi birliklerini kurup Kalradya'nın ticaretini başlattılar. İlk Pazaryerinin, bir grup güneyli tarafından kuzeyli festivallerinden birinde açıldığı söylenir. Zaten öyledir ki, Güneyliler Kalradya ticaretinin simgesi olmuşlardır. 


Barış süren yıllar boyunca, bu milletlerin aralarından ayrılıp kötü yola düşen insanlar oldukça fazla oldu. Haydutlar, asker kaçakları, köylerinde linç görüp akrabaları ile ayrılan sahtekar çapulcular ve Kalradya'nın vahşi hayvanları, halkın oldukça canını sıkıyorlardı. Neyse ki, bu haydutları avlayan gruplar yıllar içerisinde Kalradya'ya yayılmıştı. Hangi topraklardan geldikleri belirsiz olan bu insanlar, kendilerine kelle avcısı derler ve bunun yanında paralı askerlik yaparlardı. Yerli halkın sorunlarında oldukça yardımcı oldukları gibi, Kalradya'daki milletlerle oldukça iyi geçinirlerdi. Herhangi bir tehdit durumunda güçleri yetersiz kalan küçük topluluklar, Kelle avcılarından yardım isterlerdi. Fakat bir zaman geldi ki, kelle avcıları, büyük bir grup tarafından bozguna uğratıldı;


Doğu'dan gelen yabancılar ,Kalradya topraklarına atlarını sürüyorlardı. Kalabalık ve hızlı olan bu halk, ilk önce kelle avcılarıyla, sonrasında da onların karşısında duran milletlerin ordularıyla savaşa tutulmuştu. Kalradya medeniyetleri, bu yabancıları hor görmemeleri gerektiğini anlamışlardı. Yabancıların zırhları ve silahları her ne kadar Kalradya milletlerinin teknolojisinden geride olsa da, sayıları onları çökertmeye yetmişti. Kısa süre içerisinde coğrafyanın dört bir yanına dağıldılar. Yağmalar arttı, ticaret durdu, yerlilerin köyleri talan edildi ve savaş başladı. 


Tüm milletlerin insanları, kaostan yararlanarak sınırlarını aşıp diğer milletlere zarar veriyorlardı. Büyük bir savaşın körüklenmesi ile, Kalradya yıllar boyu sürecek bir savaşa girdi.


Yıllar geçti. Nice soylular, nice halklar katledildi. Şehirler talan edildi, nehirler pisletildi. Kalradya, kaosun yıkımından yıllarca kurtulamadı. Fakat sonunda, yabancılar bastırılmıştı. Kendilerine göçebe denilen bu topluluğun sakin halkları, Kalradya'daki kaosdan en az diğer milletler kadar etkilenmişlerdi.


Bu kaosun bitmesi için insanlar tanrılarına sığındılar. Dua ettiler, elbet ki sonu gelecekti. 


Milletlerin önde gelen soyluları, unutulamayacak bir gecede toplandılar. Reformlar yapıldı, adalet getirildi, halklar birleştirildi. Savaşın ömrü sonunda tükenmişti. Kalradya milletleri tekrar iç içe yaşamaya başlamıştı. Azalan nüfusun ardından birbirlerine oldukça yakınlaşan milletler, Büyük bir imparatorluğa giden adımları atmaya başladılar.


Öyle de oldu. Batılılar, Kuzeyliler, Yerliler, Güneyliler ve hatta göçebeler, tek çatı altında toplandı. Yıllar içerisinde, soylular sık sık bir araya geldiler ve geleceğin kudretli imparatorluğunu inşa ettiler.


Yıllar geçti. Yerliler tarlalarını hasat etti, Batılılar kalradya teknolojisinde devrim yaratacak toplarını geliştirdi, Kuzeyliler soğuk denizlerin diğer taraflarında yağmalarına devam etti, Güneyliler Kalradya ticaretini kıtalar arası boyuta getirdi, Göçebeler tanrılarına dua etti, kelle avcıları Kalradya huzurunu korudu. İmparatorluk, tüm milletleri içerisinde barındıran bir devlet haline geldi. 


Batılıların soylularından Kroisos, Kuzeylilerin önde gelenlerinden Irya, Güneylilerin en zengini Nuam, Yerli halkın lideri Talbar, Göçebelerin reisi Dustum ve Kelle avcılarının en şanlısı Zendar, birlikte Kalradya İmparatorluğunun geleceğini inşa ettiler. Tabii ki, bu imparatorluğun, adına yaraşır bir İmparatoru olacaktı. 


İmparator Sulla. Her ne kadar bir Kuzeyli ve Yerli kırması olsa da, tüm milletler tarafından sevilen ve önder kabul edilen bir liderdi. 


İmparator bir diktatörden çok, devlet yapısındaki farklı rolleri üstlenen bir liderdi. Zira İmparator unvanı Kalradya devletinde, farklı rollerin birleşmesi ile oluşan bir pozisyondu.


Kalradya'da yer yer kaos yaratılsa da, hepsi bastırıldı. Dışarıdan gelenler hoş karşılandı, kötü niyetliler ise kılıçtan geçirildi. Yıllar öncesinde romanlara konu olan bu hayali imparatorluk, herkesin sınırları içerisinde yaşadığı bir devlet haline gelmişti.


Fakat uzun yılların ardından, Kalradya yine kaosun ellerine geçti. İmparatorun ölmesinin ardından vazifelerini unutan soylular, Kalradya halkı gibi yas tutmaya başladılar. Bu yası bozanlar ise, Kara şövalyeler oldu.

Nerden geldiklerini kimse bilmiyordu. Geldiklerinde, en az onlar kadar kaotik olan vahşi hayvanları da getirmişlerdi. 


Onlar Göçebeler gibi değillerdi, Kuzeylilere de hiç benzemiyorlardı. İstedikleri ne para, ne de yurt edinebilecekleri topraklardı. Siyahlara bürünmüş zırhlar giyen bu insanlar, Kalradya İmparatorluğunun sonunu getirmişlerdi. Zaten İmparatorsuz kalan bu toprakların bütün önderleri, askerlerinin yanlarında canlarını veriyorlardı. İmparatorluk lejyonerleri, son bir umut ile birlikte saldırıya geçti. Başarısız oldukları söylenemezdi, fakat başarılı da olamadılar. Kara Şövalyeler bir nevi bastırılmıştı, fakat tamamen geri püskürtülememişlerdi. Son kez imparatorluk ordularını komuta eden Leydi Sonya'nın da kayıplara karışması ile birlikte, ordu dağıldı. Artık Kalradya halkının sınırları içerisinde yaşadığı bir devlet yoktu.


Kalradya'nın kaderi artık belirsizdir. Kim bilir, belki Kalradya'nın yeni bir hakimi olur. Belki de, bazılarının umut ettiği gibi o görkemli imparatorluk tekrar kurulur.

7 kişi beğendi

LadySonya Çevrimdışı

Özgür

Dinar: 0

Kraliyet Dinari: 0

4 yıl önce

Bu, Calradia Online'ın geçerli hikayesidir. Roleplay senaryolarınızı, karakter biyografilerinizi buna uygun şekilde yapabilirsiniz. 

İyi oyunlar!

2 kişi beğendi

Axrinn Çevrimdışı

Baron

Dinar: 300

Kraliyet Dinari: 0

4 yıl önce

Güzel hazırlamışsın.
lanet kuzeyhapeliler

2 kişi beğendi

Wardruna1901 Çevrimdışı

Köylü

Dinar: 0

Kraliyet Dinari: 0

4 yıl önce

Güzel hazırlanmış ugrasilmis tebrikler